UNUTMADIK! UNUTTURMAYACAĞIZ!

     Büyük toplumlar, büyük olayların toplumudur.

     Bu büyük olaylar, toplumu olgunlaştırır, pişirir, tecrübe sahibi kılar, geleceğe bakışında bir keskinlik ve nüfuz ehli eyler. “Sesi nabzımız olmuş bu hengâmeler”, ileriki nesillere bir ruh olarak, bir şuur olarak, bir tecrübe ve mikyas unsuru olarak aktarılabilirse, bu büyük olayların olumsuzları bile uzun vadede toplum için hayırlı neticelere müncer olur.

     Büyük sular, kıyılarına büyük dalgalarla çarpar. Durgun ve sakin olanları, ancak küçük göllerdir.

     Dövüşen adam, uyanık kalmaya mecburdur. Oturan kişi, uyuma ihtimaline maruzdur. Karanlık gecede, tehlikelerin ortasında uyumanın adı ise gaflettir.

     Büyük dalgaların çağıltısının, gaflettekileri uyandırma gibi bir işlevi de vardır.

     15 Temmuz 2016 gecesi yaşananlar da, bize böyle bir çağıltının milleti yakaza halinde tutma rahmeti gibi geldi. Tarih kitaplarının dediğinin aksine, o gece gördük ki hisse yalnızca geçmişten değil, hâlihazırdan da çıkarılıyormuş. Bu o karanlık ihanet gecesinde, şerrin içindeki hayır olarak milleti uyardı, uyandırdı.

     Uyanmak bir haslettir, ancak uyanık kalmak, nöbeti gecenin sonuna kadar uyanık tamamlamak ise bir fazilettir.

     Şimdi millet olarak bize yakışan, bu fazileti “azîz”lik vasfımızın yanı başına nakşetmektir. Bu yüzden, “Unutmadık! Unutturmayacağız!” kararlılığını sürekli keskinleştirmek zorundayız.

     Bu kararlılık, yalnızca her yıl 15 Temmuz’larda söylenen sözlerle ve yeniden hatırlayışlarla olmaz. Bunun yanında ve öncelikle

  • 15 Temmuz gecesi, efendilerinin hesap, niyet ve planları ile bu vatanı işgal ederek bölmeye ayarlı bir gizli yapının en küçük hücrelerine kadar bu topraklardan kökünün kazınması hususunda sürekli ve bilinçli bir teyakkuz ve eylem halinde bulunmak, bu bukalemunvari mülevves yapılanmanın gölgesinin bile üzerimize düşmesine izin vermemek
  • Otuz yılı aşkın bir süredir sinsi sinsi çalışıp, ağacın bünyesini çürüten kurtçuklar gibi millî bünyeyi kemiren bu örgütün millî ve dînî alanlarda yaptığı aşındırma, yozlaştırma, istismar tahribatlarının devamına izin vermemek; erozyona uğratılmaya çalışılan alanların ve kavramlarımızın kaidesine yeniden oturtulmasına çalışarak, fitnenin önünü almak, bünyeyi sağlamlaştırmak,
  • Bu maşa-yapılanmanın yeniden güçlenmesinin ve “sahipleri”nin isteği ile hıyanetlerini eyleme koyma teşebbüslerine yeniden başvurmasının önüne geçmek için, dikkat ve hassasiyetimizi sürekli teyakkuzda tutmak

mecburiyetindeyiz. Bu üç hususu gerçekleştirmek, bu taşeron ihanet örgütünün sinsi niyet ve hilelerinin tekrarından sakınmak için elzemdir. Bunun için bugün ve yarın, devlet aklı, siyasal bilinç, dînî gayret, millî irade gibi kuşanacak teçhizatımız hep hazır olmalıdır. Bunların yanında, 15 Temmuz 2016 gecesi yaşananları, sanatın samîmî, etkili, gerekiyorsa keskin ve aydınlatıcı dili ile millî hafızaya kazımak, gerçekleştirilecek en büyük vazifedir. Siyaset söner, nutuk kısılır, magazin eskir, insan göçer, ancak sanatın dili söyleyeceğini nesiller boyu tekrar eder durur. Sanat, söylemin ruhudur. Ruh yaşar.

                Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi olarak, bu hassasiyetle ve bu düşünce ve duygularla, 15 Temmuz darbe ve işgal teşebbüsüne kalkışan gizli yahut aşikâr emel ve elleri tel'în ediyor, bu ihaneti canları pahasına durduran şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi de şükran ve minnetle anıyoruz.

 

                                                                        Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi