“Akıl ve erdemi, akıl ve inancı bir araya getirerek hikmet perspektifinden bir dünyayı nasıl inşa edeceğiz?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kalın, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi 2021-2022 Akademik Yılı’nın son dersini verdi. Öğrencilerimizin yoğun ilgi gösterdiği derste, Prof. Dr. Kalın, iyi, doğru ve güzel kavramlarıyla ilişki içinde, inanan bir akıl ile aklı ciddiye alan bir inanç sayesinde erdeme ve özgürlüğe dayalı yeni bir dünya inşa edilebileceğini vurguladı.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi 2021-2022 Akademik Yılı Kapanış Dersi Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kalın tarafından verildi. Vakıflar Genel Müdürü Burhan Ersoy, Mütevelli Heyet Başkanımız İsmail Gerçek, Rektörümüz Prof. Dr. M. Fatih Andı ile akademisyenlerimiz ve öğrencilerimizin katıldığı ders, Haliç Yerleşkesi konferans salonunda gerçekleştirildi.

Programın açılış konuşmasını yapan Rektörümüz Prof. Dr. M. Fatih Andı, pandemi süresince uzak kaldıkları öğrencilerle böyle dolu bir salonda yeniden bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirterek, yeni eğitim-öğretim yılının da başlangıcı olacak kapanış dersini veren Prof. Dr. İbrahim Kalın’a teşekkürlerini iletti.

Aydınlanma düşüncesinin getirdiği “mutlak akıl” tanımı ile karşıt tanımlar ve postmodern dönemin akla yüklediği işlevsizlik üzerinden bir düşünce tarihi okuması yapan, düşüncenin modern dönemdeki seyrinin yanı sıra bugünü ve geleceği hakkında da değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. İbrahim Kalın, “Bugün bir aydınlanmış çağda mı, aydınlanma çağında mı, yoksa aklın gölgelediği bir dönemde mi yaşıyoruz?” sorusu etrafında kafa yormak gerektiğini ifade etti. Aklımızdan ziyade duygularımıza, güdülerimize, sezgilerimize, bilinçaltı kalıplarımıza sürekli hitap etmek suretiyle insanı yeniden yapay zekâ sistemleri üzerinden inşa etmeye çalışan bir dünya sistemiyle karşı karşıya olunduğunu söyleyen Kalın, modern teknolojiye ilgisiz kalmanın, ondan kaçmanın mümkün olmadığı bu düzlemde; akla, erdeme, özgürlüğe dayalı bir hayatı nasıl inşa edeceğimize dair birtakım temel soruları sormak, bunu yaparken de aklın mahiyetini bilmek gerektiğine dikkati çekti.

“Akıl nedir sorusu insanın oluşuna dair temel bir soru”

Konuşmasını “Akıl nedir?” sorusu etrafında sürdürerek, aklı tanımlarken araçların meşruiyeti kadar amacın manasının da dikkate alınması gerektiğini belirten Kalın, “Modern tüketim açısından baktığınız zaman insanların daha fazla tüketmesi doğru olan bir şeydir. Bunu teşvik eden her şey iyidir. Bu düşünce kalıbı içerisinde akıl, birey, özgürlük, değer, sadakat, merhamet gibi duygu ve kavramlar değil; çıkar, verimlilik, üretim, kapasite, kalkınma, büyüme gibi kavramların daha merkezi hâle geldiğini görüyoruz. Hangisi insan olarak bizi daha iyi tanımlıyor? Hangi kavram seti bizi hayvan-ı nâtık olmanın ötesinde eşrefi mahluk mertebesine taşıyor. Bunu kendimize sormamız gerekiyor. Dolayısıyla ‘Akıl nedir?’ sorusunu sorduğumuzda sadece felsefi bir soyutlamadan, kavramsallaştırmadan bahsetmiyoruz, insanın oluşuna ve geleceği inşa edişine dair çok temel bir soruyu soruyoruz.” diye konuştu.

“Allah Kur’ân-ı Kerim’de aklımıza hitap ediyor”

Kur’ân-ı Kerim’in diğer kutsal metinlerin dışında akla en fazla vurgu yapan kitap olduğunu işaret eden Kalın, şöyle devam etti:

“Akıl kelimesi ve türevleri Kur’ân’da yüzlerce defa kullanılır. Kur’ân-ı Kerim’in birçok deliller sunduktan sona ‘Hâlâ akıl etmiyor musunuz?’ diye insana meydan okumasının temel sebebi de budur. Çünkü insanın Cenab-ı Allah’a cevap verirken kullanabileceği en önemli öz aklıdır. Allah bizim aklımıza hitap ediyor. Bizden makul, akli bir cevap bekliyor. Burada akıl kelimesini sadece matematiksel hesap kitap yapan bir öz olarak tanımlarsak akıl konusunda da hataya düşeriz. Aydınlanma aklının bize çizdiği dar kalıplar içerisinde aklı giderek hesapçı söyleme indirgediğimizde, aklı niteliksel olandan niceliksel olana doğru zorlamış oluruz. Akıl sadece bundan ibaret değil, akıl onun ötesindeki gerçeklikleri de görebilen bir öze işaret ediyor.”

Akıl, kalp, duygu, sezgi gibi epistemik unsurların birlikte hareket etmesiyle insanın hakikate yaklaştığını, böylece varlıkla ilişkinin boyut değiştirerek, hakikatin gözlemlenmesi, onun algılanması, ona şahitlik edilmesine dönüştüğü kaydeden Prof. Dr. Kalın, “Aklın iki temel fonksiyonu bir tarafıyla keşfetmek bir tarafıyla da inşa etmektir. Akıl keşfeder çünkü mana “bilen öznenin” tekelinde olan bir şey değildir. Kadim gelenekte eşya zatında anlamlı bir varlıktır. Böyle kavradığımızda aklın en önemli fonksiyonlarından biri o manayı keşfetmek olur. Ama akıl bununla yetinmez. Keşfettiği şeyi yeniden inşa eder. İnsanın özne olarak evrene katkısı da burada ortaya çıkar. Bize aklın ve özgürlüğün verilmesinin temel sebebi keşifle elde ettiğimiz hakikati yeniden inşa etme vazifesidir. Bunu yapabildiğimiz oranda da insan dünyayı imar eder. Yani bir medeniyet kurar.” dedi.

“İyi, doğru ve güzelle birlikte akıl asli vazifesini yerine getirir”

Aklın hem epistemik ilkeleri hem etik prensipleri ortaya koyan temel referanslardan bir tanesi olduğunu, yapılan işin doğruluğu, mantıksal tutarlığı kadar ahlaki iyiliğin de insan eylemlerinin temel hareket noktası olması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Kalın, “Bir şeyin tutarlı, mantıklı olması o şeyin iyi olduğu anlamına gelmez. Tek başına bizi kötüden, kötü olmaktan, çirkinden, çirkinleşmekten korumaz. İyi, doğru ve güzel bir araya geldiği zaman akıl gerçek manada kendi asli vazifesini yerine getirmeye başlar. Aklı sadece mantığın alanına indirgemek, onun iyi ve güzel kavramlarıyla bir ilişkisinin olmadığını, iyinin ahlakla, güzelin estetikle ilgili bir şey olduğunu söylemek de modern “bilen özne” kavramının temel hatalarından biridir.” ifadelerini kullandı.

Bu temel hatayı, engelleri aşmak için sakinleşmeyi ve tüm bu konular üzerinde daha derinlikli bir tefekkür yolculuğuna çıkmayı öneren Kalın, böylece akıl ile kalp, inanç, ahlak ve iman arasında bir çatışma olmadığının görüleceğini vurgulayarak, “İnanan akıl ile aklı ciddiye alan inanç bizi hikmete götürür. Bu ikisini birlikte yürüttüğümüz zaman akletmenin savrulmak olmadığını anlamaya başlarız. Akıl ile imanı, akıl ile inancı bir araya getirdiğinizde ahlaki davranışınızın, erdemin rasyonel temellerini de inşa etmiş olursunuz. Akıl ve erdemi, akıl ve inancı bir araya getirerek hikmet perspektifinden bir dünyayı nasıl inşa edeceğiz? Bu sorular bizden sonraki nesillerin temel soruları olmaya devam edecek.” diye konuştu.

“İyi nedir, güzel nedir, doğru nedir soru seti bizim düşünce yolculuğumuza rehberlik etmesi gereken temel sorulardır” diyen Prof. Dr. İbrahim Kalın, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bunu yaptığımız oranda, Heidegger’in ifadesiyle tefekkürün teşekküre dönüştüğünü, düşünmenin şükretmeye dönüştüğünü daha derinlikli kavramaya başlarız. İşte o zaman akıl, yolumuzu aydınlatan, bizi özgürleştiren, bizi maddenin ve egonun sınırlarının ötesinde başka hakikat mertebelerine taşıyan bir öz, bir cevher, bir ayna hâline gelir. İşte o zaman kanatlanıp semaya doğru uçmaya başlarız. İnsan ancak bu yolculuğa çıktığında insan olur zaten. Bütün melekelerimizi doğru bir zeminde harekete geçirmek en temel görevimizdir.”

Prof. Dr. İbrahim Kalın konuşmasının ardından dinleyicilerin sorularını cevaplayarak, kitaplarını imzaladı. Mütevelli Heyet Başkanımız ve Rektörümüz tarafından Prof. Dr. İbrahim Kalın’a hediye takdimiyle program sona erdi.